Prof. Dr. Yahya Ekici

SAĞLIĞINIZI ERTELEMEYİN.

 

Kolon Kanseri Nedir?

Kanserin oluşmaya başladığı yere bağlı olarak, bağırsak kanserine bazen kolon veya rektal kanser de denir. Kolon kanseri çoğunlukla iyi huylu polip hücreler olarak görülür. Polip hücreler kalın bağırsağın iç yüzeyinde büyür. Dışkıda kanama ve kabızlık gibi semptomlara neden olur. Ancak polip hücreleri çoğunlukla bir belirti oluşturmadığı için, insanlar hastalığın varlığını erken dönemlerde genellikle fark edemez. Ailesinde kolon kanseri öyküsüne sahip olan ve 50 yaş üzeri kişilerde hastalığın oluşma riski daha fazladır. Ancak bazı faktörler poliplerin büyümesinde daha fazla rol oynar. Obezite sorunu olan kişiler daha fazla risk altındadır. Bunun yanı sıra sigara, alkol ve fazla yağlı yiyecekler tüketmek de riski arttıran faktörler arasındadır. Kolon kanseri ortaya çıktığı takdirde, ilaçlı tedavilere ek olarak radyoterapi ve kemoterapi, immünoterapi ve hedefe yönelik bazı tedaviler uygulanarak kolon kanseri kontrol altına alınabilir.

Bağırsak Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Cerrahi müdahaleye ek olarak, kemoterapi ve radyoterapi gibi uygulamalarla bağırsak kanserini tedavi etmek mümkün olsa da, tam olarak kanseri yok etmek ve tekrarlamasının önüne geçmek kimi zaman mümkün olmayabilir. Bağırsak kanseri tanısı koymak için başlıca kullanılan testlerden biri kolonoskopidir. Kolonoskopi yönteminde hastalık, bağırsağın içine yerleştirilen kamera ile görüntülenir. İşlemden önce hastaya genellikle sakinleştirici verilir veya anestezi uygulanır. Bu sayede hastanın işlemden kaynaklı rahatsızlık veya ağrı hissetmesi engellenir. İşlem sırasında, anüse girilerek rektum ve kolona kolonoskop yerleştirilir. Doktor, bu işlem sırasında şüpheli polipler gibi sıra dışı alanlar görürse, test etmek amacıyla bu bölgeden doku örneği alır. Bu işlem ise biyopsi olarak adlandırılır. Hastalık belirtilerini kontrol etmek için örnek alınan doku örneği, mikroskop altında incelenir.

Kolon (Bağırsak) Kanseri Taraması Nasıl Yapılır?

Kolon kanseri teşhisi için uygulanacak yöntemler arasında, gaitada gizli kan (GGK) testi de vardır. Daha çok 50 yaş üstü kişiler için her sene belirli aralıklarda düzenli olarak yaptırılması tavsiye edilmektedir. Bu tarama testi ile dışkıdaki gizli kan, kimyasal bir reaksiyonla tespit edilir. Test sonucu pozitif çıktığında gizli kan tespit edilirse, kanamanın neyden kaynaklı olduğunu tespit etmek için kolonoskopi işlemi yapılır. Bazı gıdalar veya ilaçlar bu testin sonuçlarını etkileyebileceği için birkaç kaçınılması gereken durum vardır. Örneğin, testten bir hafta önce kullanılmaya devam edilen İbuprofen, Naproksen veya Aspirin gibi ilaçlar, kanamaya neden olabileceği için testi yanıltabilir. Ayrıca teste girmeden 3 gün önce kırmızı et tüketmemek gerekir. Etteki kan bileşenleri de testin sonucunu pozitif göstermeye neden olabilir.

Kolon Kanseri Belirtileri

●Kabızlık veya ishal gibi bağırsak hareketlerinde değişiklikler gözlemlemek,

●Dışkı renginde değişiklikler,

●Rektumun alt kısmında şiddetli ağrı ve kramplar oluşması,

●Bağırsaktaki kanama nedeniyle anemi yaşanması (kan hücrelerinde aşırı düşüklük),

●Belirli bir sebep olmaksızın yani diyet ve egzersiz alışkanlıklarından bağımsız olarak iştah ve kilo kaybı yaşamak,

●Karında kramplar, gaz veya ağrı oluşması,

●Bağırsak kanseri vücutta demir eksikliğine yol açabilir; anemiye neden olabilir.

Bu belirtiler doğrudan kolon kanseri belirtileri olarak hastalığa götürmese de, bu gibi şikâyetlerde doktora başvurmak ve hastalık varsa önceden teşhis edilebilmesini sağlamak çok önemlidir.

Kolon Kanseri Belirtileri Ne Kadar Sürer?

Kolon kanseri yaşayan kişiler, hastalığın ilk zamanlarında belirgin olarak semptom göstermezler; bu nedenle kolon kanseri belirtileri yaşamak, kanserin ne kadar büyüdüğünün veya yayıldığının göstergesi olabilir. Yani kanser erken evrelerinde belirti göstermediği için semptomlar hastalığın ne kadar ilerlediğine bağlı olarak görülmeye başlar. Bununla beraber yaşa, cinsiyete, kişinin ailesindeki hastalık öyküsüne bağlı olarak belirtiler değişebilir ve farklı uzunluklara sahip olabilir.

Kolon Kanseri Evreleri

Kolon kanseri evreleri doktorun hastanın takibini yapabilmesi ve kansere ne kadar mesafede olduğunu tespit edebilmesi için önemlidir. Bu şekilde kişi için en iyi tedavi planını hazırlayabilir. 1. evre kolon kanserinin en erken evresidir. Kolon kanseri evreleri 4 aşamadan oluşur.

●1. Evre: Bu aşamada kanserli hücreler, kolon veya rektumun astar kısmına veya mukoza kısmına nüfus etmiştir fakat organ duvarlarına henüz yayılmamıştır.

●2. Evre: Kanserli hücreler bu aşamada, kolon veya rektum duvarına yayılmıştır fakat henüz lenf düğümlerini veya yakınlarındaki dokulara zarar vermemiştir.

●3. Evre: Kolon kanseri 3. evrede, kanserin lenf düğümlerine taşındığı fakat vücudun diğer bölgelerine henüz yayılmadığı görülür. Bu aşamada genellikle bir ila üç lenf nodu tutulur.

●4. Evre: Kanser, karaciğer veya akciğer gibi bağırsaktan farklı diğer organlara yayılır.

Kolon Kanseri Son Evre

Kolon kanseri metastaz yaptığında, yani 4.evreye gelerek vücuttaki diğer organlara da yayılmaya başladığında, bununla bağlantılı olarak birtakım hastalar, kolon kanseri belirtisi ortaya çıkarır. Kolon kanseri tipik olarak yavaş büyür ve başlangıçta iyi huylu bir polip hücresiyken malign hale gelir. Bu süreç uzun yıllar sürebilir ve hasta hiçbir belirti göstermeden kanser vücudunda yayılabilir. Bu nedenle de kolon kanserinin son evrede metastaz olarak yayıldığını işaret eden semptomları yaşamak bu uyarılara gereken önemin verilmesini gerektirir.

Kolon Kanseri Evrelerinde Yaşam Süreleri

Ameliyatta kanserli hücre tamamen çıkarılmadığında, hastanın iyileşme olasılığı düşüktür. Çeşitli müdahale yöntemleri, semptomların kontrol edilebilmesine ve kanserin yayılmasını yavaşlatmaya yardımcı olabilir. Kolon kanseri ölüm oranı diğer kanser türleri arasında 3. sırada yer almasına rağmen, erken teşhis konulduğunda hayatta kalma süresi oldukça yüksektir. Buradan da anlaşılacağı üzere; kanseri ilk evrelerde tespit etmek, hastanın kanseri yenmesi ve yaşam süresini arttırabilmek için son derece önem taşır. Kolon kanseri teşhisi olabilecek en erken sürede konulup, bulguların doğru değerlendirilmesi; doğru tedavi yönteminin etkin bir biçimde seçilmesi için de çok önemlidir.

Aynı kanser türünde ve evresinde olan kişiler için yaşam sürelerinin oranları hesaplanır. Tedaviden sonra kişinin ne kadar ömrü kaldığı söylenmez. Bunun yerine, tedavinin ne kadar başarılı olup olmadığı ile ilgili hastaya ve hasta yakınlarına bilgi verir. Hastalığın başlangıcından itibaren 5 yıllık hayatta kalma oranı; 1. evrede teşhis konulan kişilerde, %90’ın üzerinde görülse de, evreler ilerledikçe bu oran düşmektedir. Kolon kanseri 4. evrede sağ kalım oranının, %10’un altına düştüğü görülmektedir.

Kolon Kanseri Tedavisi

Kolon kanseri her aşamada farklı olarak tedavi edilir. Yani kolon kanseri için tedavi büyük ölçüde; hastalığın evresine, kanserin derecesine, kişinin yaşına ve genel sağlık durumuna göre değişir. Kolon kanseri 1. evrede genellikle hastaya tek başına ameliyatla müdahale edilir ve kullanılan teknik, hastanın içinde bulunduğu şartlara göre değişiklik gösterir. 2. evrede, bağırsak ve yakınındaki lenf düğümlerinin kanserli kısımlarını çıkarmak için cerrahi müdahale uygulanması önerilir. 3. evrede ise; tümörü ve lenf düğümlerini çıkarmayı içeren cerrahi müdahaleye ilave olarak, kemoterapi uygulanır. Bazı durumlarda kemoterapi tedavisine ek olarak hastaya radyoterapi de önerilebilir. Son olarak, 4. evre kolon kanseri tedavisi; cerrahi müdahale, kemoterapi ve büyük olasılıkla radyoterapiyi içerir. Bazı durumlarda, hedefe yönelik tedavi de uygulanabilir.

Kolon Kanseri Tedavisi Başarı Oranı

Cerrahi müdahaleye ek olarak kemoterapi sonrası 2., 3. ve 4. evrede olan birçok kolon kanserinde sağ kalım oranlarının arttığı gözlemlenmektedir. Fakat 1. evrede nadiren kemoterapiye başvurulur. 1. evrede ameliyatla yapılan müdahalelerde başarı oranının daha yüksek olduğu görülmüştür.

Kolon Kanseri Karaciğere Sıçrarsa Ne Olur?

Kolon kanseri karaciğer metastazı yaşandığı durumda cerrahi müdahale uygulanması gerekir. Karaciğer, vücutta rejenere olabilen tek organ olduğundan dolayı ameliyatla beraber karaciğerin bir kısmı alınsa dahi, %20’si kaldığı sürece, karaciğer yeniden büyüyerek işlevselliğini koruyabilir. Fakat tümör çok büyük bir alana yayılmış ve %80’den fazlası çıkarılmış ise preoperatif embolizasyon adı verilen işlem uygulanır. Bu işlemde karaciğerin ve tümörün bir kısmına, kan alışını engelleyen bir işlem uygulanarak, ameliyatın güvenli geçebilmesi için bir nevi tümör aç bırakılır ve kanı sağlıklı akciğere çevirir.

Kolon Kanseri Ameliyatı

●Bir kolon kanseri ameliyatı olan kolonoskopi işlemi sırasında, poliplerde görülen kanser hücresi küçük, lokalize, tamamen polip içerisindeyse ve dağılmadıysa, hastalık erken bir aşamada fark edildiyse çıkarılır.

●EMR (Endoskopik Mukozal Rezeksiyon) ile daha büyük polipler ve bağırsağın iç astarının küçük bir kısmını çıkarmak mümkün olur. İşlem sırasında kullanılan özel araçlarla, kolonoskopi sırasında çıkarılabilir.

●Laparoskopik Cerrahi (Minimal İnvaziv Cerrahi) ile kolonoskopi sırasında çıkarılamayan polipler çıkarılır. Bu işlem karın duvarına atılan birkaç küçük çizik yardımıyla gerçekleşir ve bağırsağa yerleştirilen kamera ile monitörden yapılan işlemler takip edilebilir. Ayrıca bu işlem sırasında kanserin bulunduğu bölgedeki lenf düğümlerinden de numune alınabilir.

Kolon Kanseri Ameliyatı Kaç Saat Sürer?

Kolon kanseri ameliyatı, hastanın durumuna bağlı olarak değişmekle birlikte, 1 ile 4 saat arası sürebilmektedir. Ameliyat sonrası hastaya gerekli müdahalelerin yapılabilmesi ve vücudun iyileşip kendini toparlayabilmesi için genellikle hasta 4-5 gün hastanede gözetim altında kalır. Bunun yanı sıra hastanede kalış süresi, uygulanan işlemin türüne ve kişinin ne kadar zaman içinde iyileştiğine bağlı olarak değişmektedir. İyileşme süresi için evde geçen süre ise yaklaşık 1-2 ayı bulabilir. Sıvı ağırlıklı ve lifli yiyecekler içeren bir diyet programıyla beraber, iyileşme sürecinin sürdürülmesi gerekir.

Kolon Kanseri Ameliyatı Sonrası Nelere Dikkat Edilmeli?

Kolon kanseri ameliyat sonrası, vücutta ağrılar olabilir. Bunun için birkaç gün doktor kontrolünde ağrı kesici ilaçlar alınabilir. Bağırsağın iyileşmesine yardımcı olmak için birkaç gün katı yemekler yenilmemesi ve sınırlı olarak sıvı gıdaların tüketilmesi gerekebilir. Kolon kanseri ameliyat sonrası, doktorun talimatlarına uyarak hareket etmek gerekir. Ameliyattan sonraki ilk gün genellikle yataktan çıkmak ve yürümek teşvik edilir. Bununla karın kaslarında oluşan ağrıyı azaltmak hedeflenir. Büyük oranda 2 hafta içerisinde normal aktivitelere dönmek mümkündür. Bu aktiviteler ise, duş alma, araba sürme, merdivenden çıkma ve cinsel ilişkiye girmeyi içermektedir.

 

Rektum Kanseri Nedir?

Rektum kalın bağırsağın son kısmına verilen isimdir. Burası dışkıyı tutmada ve dışkılama eyleminde görevli makat kaslarının üzerindeki yaklaşık 15 santimetrelik bölümdür. Bu bölümden kaynaklanan kanserlere de rektum kanseri denir. Dünya genelinde yılda 1 milyondan fazla, Amerika’da 150000 den fazla yeni tanı rektum kanseri görülmektedir. Ülkemizde her yıl yaklaşık 30000 rektum kanseri tanısı konmaktadır.  Türkiye’de her iki cinste de en sık görülen 3.kanser kolorektal (kalın bağırsak ve rektum) kanserlerdir. Rektum kanseri de kolorektal kanserlerin 1/3 ünü oluşturmaktadır. Erkeklerde kadınlara oranla rektum kanseri görülme sıklığı 1,5 kat fazladır. Her yaşta ortaya çıkabilecek rektum kanseri sıklığı 40 yaş üzerinde artmaya başlar, 40 yaşından sonra her 10 yılda bir yakalanma riski ikiye katlanır.  En sık görüldüğü yaş grubu 70 yaş üzeridir. Rektum kanseri tanısı alan hastaların %90’ ı 50 yaş ve üzeridir.

Rektum Kanseri Nedenleri

Hastaların dörtte üçünde rektum kanseri için bir risk faktörü yoktur.

  • Ailede kalın bağırsak kanseri hikayesi varlığı: Rektum kanseri hastalarının sadece % 5-10’unda ailede kolorektal kanser hikayesi vardır. Birinci derecede aile bireylerinden birisinde rektum kanseri varsa risk 2.5 kat, birden çok aile bireyinde rektum kanseri varsa, risk 4 kat artar. Ailesinde kalın bağırsak kanseri olan kişilerde kolonoskopi ile taramaya 50 yaş yerine, 40 yaşta başlamak gerekir.
  • Kalın bağırsak polipleri: Rektum kanserlerinin beşte birinde kalın bağırsak polipleri vardır. Kalın bağırsağından polip saptanan kişilerde kalın bağırsak veya rektum kanseri yönünden riski, sağlıklı nüfusa oranla 3-7 kat daha fazladır. Kalın bağırsağında polip saptanan kişiler 1-3 yıl içinde kontrol kolonoskopi yaptırmaması önerilir ve kontrol kolonoskopi normal ise, 5 yıl sonra kolonoskopi tekrarlanır.
  • Kalıtsal nonpolipozis kolorektal kanser: Rektum kanserlerinin % 5-7’sinda görülür. Kalıtsal nonpolipozis kolorektal kanserde (HNPCC) kromozomlarda bozukluk vardır. Bu hastalarda normal bireylerdeki kadar polip vardır, ancak kanserleşme eğilimi daha fazladır. Bu hastalarda bazı diğer  organlarda da kanser gelişim riski yüksek olduğu için sistematik multidisipliner takip hayati önem taşır. Nonpolipozis kolorektal kanserli (HNPCC) hasta grubunda 20-40 yaş arasında her 2 yılda bir ve 40 yaştan sonra yılda bir kolonoskopi yapmak gerekir. Şayet daha genç yaşlarda kanser tanısı olan hasta varsa, ailede en genç tanı alan hastadan 10 yıl öncesinden taramalar başlanmalıdır.
  • Ailesel (familyal) adenomatöz polipozis (FAP): Familyal adenomatöz polipozis (FAP) kalıtsal yolla iletilen bir hastalık olup, kalın bağırsak (kolorektal) kanserlerininin % 1’ini oluşturur. Genetik mutasyon sonrası oluşur ve ebebeynden çocuğa direk geçişlidir. Kalın bağırsakta 100 lerce polip vardır. Sadece rektumda değil tüm kalın bağırsakta kanser görülme riskini arttırır.
  • İltihabi bağırsak hastalıkları: Rektum kanseri hastalarının % 1’inde iltihabi bağırsak hastalığı görülür. Kısa segment tutulumu olan remisyonda olan hastalar haricinde 2 yılda bir kolonoskopik takip gerektirir. Takipte alınan biyopsilerde kanser öncesi değişim belirlenirse, kalın bağırsağın alınması önerilir.
  • Diyet: kırmızı et ve yağdan zengin diyetle beslenme rektum kanseri için risk faktörü oluştururur. Buna karşın, liften zengin ve hayvani yağdan fakir diyet ise rektum kanseri gelişimini azaltır.
  • Alkol
  • Sigara
  • Yaş:  Rektum kanseri sıklığı 40 yaş üzerinde artmaya başlar, 40 yaşından sonra her 10 yılda bir yakalanma riski ikiye katlanır.  En sık görüldüğü yaş grubu 70 yaş üzeridir. Rektum kanseri tanısı alan hastaların %90’ ı 50 yaş ve üzeridir.
  • Kalın bağırsak kanseri: Hastaların % 2-5’inde farklı bir bölgede kalın bağırsak kanseri gelişebilir. Kalın bağırsak kanserli hasta grubunda bir yıl sonra kolonoskopi ile kontrol gerekir.

Rektum Kanseri Belirtileri

Rektum kanseri belirtileri kişiden kişiye değişebilmektedir. Hatta çoğu zaman hiçbir belirti görülmez. Bazı kişilerde kanser, belirtilerden değil yapılan tetkikler sonucunda ortaya çıkar.

  • Bağırsak hareketlerinde ishal ya da kabızlık gibi değişiklikler
  • Makattan kan gelmesi
  • Kabızlık
  • Dışkılama güçlüğü
  • Dışkı üzerinde kan görülmesi
  • Dışkının tam boşalamaması
  • Dışkı çapında incelme
  • Karın ağrısı
  • Gaz sancısı
  • Karında yumru
  • Bulantı ve kusma
  • Kilo kaybı
  • Demir eksikliği anemisi
  • İştahsızlık
  • Yorgunluk
  • Kalça kemiğinde ağrı

En sık görülen bulgular bağırsak alışkanlıklarında değişiklikler ve kanlı dışkılamadı. Ancak erken evre kanserlerde ve bağırsak poliplerinde bu bulgular görülmeyebilir. O yüzden 50 yaş üzerinde rutin tarama programları bulgu vermeyen hastalıkların erken saptanmasında önem taşımaktadır.

Rektum Kanseri Tanı ve Evreleme Tetkikleri

  • Hemogram  (tam kan sayımı)
  • Dışkıda gizli kan
  • Dijital rektal muayene
  • Anoskopi, rektoskopi, kolonoskopi
  • Tümör belirteçleri (CEA, CA19-9)
  • Endorektal Ultrason
  • Tomografi (Toraks ve abdomen)
  • Pelvik MR (diffüzyon)
  • Karaciğer fonksiyon testleri
  • PET-CT
  • Epigenetik testler, gen mutasyon testleri

Rektum Kanseri Evreleri

Rektum kanseri evrelemesi ile birkaç adet kabul görmüş sınıflama kullanırken genel kabul görmüş sınıflamaya göre;

Evre 1: Kanser, barsak duvarını tutmuş ama tüm barsak katlarına ulaşmamıştır.

Evre 2: Kanser, tüm barsak katlarını tutmuş ve henüz bölgesel lenf bezlerine yayılmamıştır.

Evre 3: Kanser, bağırsak duvarından bağımsız olarak bölgesel lenf bezlerine yayılmıştır.

Evre 4: Kanser, kalın barsaktan karaciğer, karın zarı, akciğer gibi uzak organlara yayılmıştır.

Rektum Kanseri Tedavisi

Rektum kanserinin asıl tedavisi cerrahidir. Uygulanan cerrahi ile vücuttan tümörlü dokular ve tümörlü bölgedeki lenf bezleri onkolojik prensipler ile uzaklaştırılarak, hastalık temizlenebilir. Total mezorektal eksizyon tekniğinin standardize edilmesi ile rektum kanseri cerrahisinde onkolojik ve fonksiyonel sonuçları yüzgüldürücü hal almıştır.  Özellikle rektum kanserlerinde uygulanan cerrahinin etkisini arttırmak amacıyla hastalığın ameliyat öncesi yapılan evreleme tetkikleri neticesinde evresine göre ameliyat öncesi radyoterapi (ışın tedavisi) ve kemoterapi (ilaç tedavisi) uygulanmaktadır. Cerrahi sonrası kanserin patolojik inceleme sonucu saptanan evresine göre de ameliyat sonrası ek olarak onkolojik tedavi verilebilmektedir. Erken evrede yakalanan ve iyi bir cerrahi uygulanan olguda, hastalıktan tam olarak kurtulma şansı %80-90 ‘dır. Hastaların %5’inden daha azında, modern cerrahi teknikleri ile beraber bağırsak kalıcı olarak torbaya alınmaktadır. Ameliyat öncesi tetkiklerinde saptanan veya ameliyat esnasında gözlemde görülen çevre organlardaki tümör yayılımı durumunda gerekirse; rahim, yumurtalıklar, mesane, ince bağırsak, appendix, kalın bağırsak, periton, omentum gibi organların da tamamen ya da organların bir kısmının çıkarılması gerekebilir.

Rektum Kanseri Ameliyatı Kaç Saat Sürer?

Rektum kanseri ameliyatı ortalama 2-4 saat sürer. Bu süre hastanın cinsiyetinden, tümörün yayılına, ameliyatın açık/laparoskopik/robotik/transanal lokal işlemler şeklinde yapılmasına göre ve ameliyat esnasında çevre organlarda yayılım olup/olmamasına göre farklılık gösterir. Şayet kanser peritona yayılmışsa o zaman periton ve yayılan diğer organlar da çıkarıldıktan sonra karın içerisinde gözle görülemeyen tümör hücrelerinin temizlenmesi için verilecek sıcak kemoterapi nedeniyle yaklaşık 7-8 saat de sürebilmektedir.

Rektum Kanseri Ameliyatı Sonrası Komplikasyonlar

  • Anastomoz kaçağı: Ameliyat sonrasında en sık karşılaşılan komplikasyondur. Bağırsak birleştirilmesinden sonra karın boşluğuna sızıntı olması olarak da bilinen anastomoz kaçağına cerrahi tekniğin yanı sıra ameliyat öncesi radyoterapi ve kemoterapi hikayesi varlığı, tümörün yeri, beslenme yetersizliği, dolaşım bozukluğu, anemi ve obezite sebep olmaktadır. Ayrıca bu komplikasyon erkeklerde daha sık görülmektedir. Ameliyat esnasında saptırıcı bir stoma açılması bile anastomoz kaçağı görülmesini engelleyemez.
  • Dışkı kaçırma: Dışkılama sayısında artış olabileceği gibi bazı hastalarda ameliyat sonrasında dışkı kaçırma gözlemlenir. Genellikle ameliyattan bir süre sonra bu komplikasyon normale dönmektedir.
  • Yara enfeksiyonu: Karın kesisinde ve makat bölgesi kapatılan hastalarda makat bölgesindeki dikişlerde görülebilir. Görülme sıklığı ortalama %15-20 olup %35 lere kadar çıkmaktadır.
  • Urgency:  Hastaların üçte birinde sık ve acilen dışkılama hissi olur.
  • İdrar güçlüğü: Hastaların %10’unda bir süre idrar yapmada güçlük yaşanabilir. İdrar yolu enfeksiyonu da yine aynı oranla görülebilir.
  • Cinsel sorun: Ameliyat sırasında sinirlerin hasar görmesi erkek hastalarda sertleşme problemlerine ve spermin dışarı atılamaması sorunlarına yol açabilir. Kadınlarda ise cinsel ilişki sırasında rahatsızlık hissi olabilir. Önceleri yüksek oranlarda görülürken şimdi cerrahi tekniğin standardize edilmesi ile % 5 lere geriledi.
  • Dalak yaralanması: Rektum kanseri ameliyatlarında kanserli bağırsak onkolojik prensipler ile çıkarıldıktan sonra bağırsağın serbest bir şekilde makat bölgesine dikilebilmesi için kalın bağırsak dalaktan serbestleştirilir bu esnada yaralanma görülebilir ve  dalak yaralanma oranı %2’dir.
  • Bağırsak yapışıklığı: Özellikle açık ameliyatlarda daha sık görülür.

Rektum Kanseri İyileşme Oranı

Rektum kanserinde onkolojik açıdan uygun bir tedavi sonrasında bir yıllık sağ kalım oranı % 83 (hastaların % 83’ü bir yıldan fazla yaşar) ve beş yıllık sağ kalım oranı % 65’tir. Tarama programlarının yaygınlaşması ve tedavi protokollerinin standardize edilmesi ile birlikte sağ kalım oranları artmaktadır. Erken dönemde belirlenmesi durumunda rektum kanserinde beş yıl sağ kalım % 90 civarındadır. Ancak dördünce evre hastalıkta 5 yıllık sağ kalım oranları %10 lara kadar gerileyebilmektedir.

Rektum Kanseri Nüksünü etkileyen Faktörler

Ameliyat sırasında rektum kanserinin tam olarak çıkartılması çok önem arz eder. Burada ameliyat gerçekleştiren cerrahın ve ekibin kanser cerrahisi konusundaki deneyimi ve ameliyat sırasında tümörün, tümörlü dokuların ve lenf bezlerinin tam olarak çıkartılması büyük önem taşır. Ameliyat sırasında hedeflenen tümörün geriye metastaz veya tümör dokusu bırakılmadan tam olarak çıkartılmasıdır. Bu nedenlerle, bu ameliyatların, kolorektal cerrahi üzerine yoğunlaşmış cerrahlar tarafından gerçekleştirilmesinin, nüks ve sağ kalım açısından avantaj sağladığı bildirilmektedir.

Tümörün evresi arttıkça nüks oranları da giderek artar

Rektum Kanseri Ameliyatsız tedavi edilir mi?

Rektum kanserinde ameliyatsız tedavi, rektum kanserinin 1. ve 4. evresinde uygulanmaz. Çünkü evre 1’de tedavi kemo-radyoterapi gerektirmiyor. Bunların çoğunda makat koruyucu ameliyat mümkün. 4. evrede de hastalık metastaz yapmış yani başka organlara sıçramıştır; geç kalındığı için yine ameliyatsız tedavi kullanılmaz. Ama 2. ve 3. evredeki hastaların bir kısmında bu yöntem mümkün. Cerrahiden tamamen kaçınılan bu tedavinin, hastalar için avantajları bulunmaktadır. Ameliyatsız rektum kanseri tedavisi sayesinde kalıcı veya geçici kolostomiden kaçınılmış oluyor. Ayrıca hastaların bağırsak, mesane ve cinsel fonksiyonları mükemmel biçimde devam ediyor. Ancak ameliyatsız tedavi sonrasında 5 hastanın birinde hastalık uzak organlara yayılarak daha 4.evre hastalık olarak karşımıza çıkmaktadır.

Pankreas Kanseri Nedir?

Pankreasın herhangi bir bölümünde oluşacak kötü huylu kitlelerin sebep olduğu pankreas kanseri, kısa sürede ve belirti göstermeden ilerlediği için erken teşhisi zor olan kanser türlerinden biridir. Pankreasta oluşacak kanser hücreleri, kısa sürede diğer organlara da yayılma gösterebilir, bu sebeple en ufak bir belirti kendini gösterdiğinde uzman doktorlara başvurulması gereklidir. Türleri farklı özellikler taşıyan pankreas kanserinin görülme oranı en sık olanı ise “adenokanser” adı verilen türüdür.

Pankras Kanseri Türleri

Birden fazla türü olan pankreas kanseri iki türde sınıflandırılır. En çok karşılaşılanı, pankreas özsuyunu taşıyan kanallarda oluşan tümörlerin ortaya çıkardığı ekzokrin pankreas kanseridir. Endokrin türü ise hormonları üreten hücrelerdeki tümörlerle görülen endokrin pankreas kanseridir. Bu pankreas kanser türleri, kanserin vücuttaki seyrine göre de sınıflandırılır.

Bölgesel Pankreas Kanseri

Kanser, pankreasla beraber yakındaki kan damarlarına ve lenf nodlarına yayılma göstermiştir fakat uzak organlara ulaşmamıştır. Bu tür kanser cerrahi müdaheleye uygun değildir.

Metastatik Pankreas Kanseri

Pankreas sadece yakındaki kan damarlarına ve lenf nodlarına yayılmakla kalmamış, aynı zamanda karaciğere, akciğere ve hatta kemiklere kadar yayılmıştır. Bu durumda tedavi olarak kemoterapi ve radyoterapi uygulanır.

Nüks pankreas kanseri

Tedavi sonrasında, cerrahi müdahale edilmiş bölgede veya yakınlarında tekrar eden kanser türüne verilen isimdir.

Nöroendokrin Pankreas Kanseri

Nöroendokrin türü kendi içinde rezektabl ve anrezektabl olarak ikiye ayrılır. Rezektabl türleri cerrahi uygulamalara uygundur. Tıbbi görüntüleme yöntemleri ve çeşitli testler yardımıyla, tümörlerin büyüklüğü ve konumları saptanır.  Tümörün büyüklüğü, metastaz durumu ya da bulunduğu yer faktörleri cerrahi müdahaleye imkân vermesi halinde, tümör ameliyat ile kolayca alınabilir. Anrezektabl pankreas kanseri ise cerrahi girişime uygun olmayan bir türdür. Bu durumda olan hastalara endokrin kanserine yönelik yöntemler uygulanır ve moleküler görüntüleme sistemleri ile uygun bir tedavi belirlenir.

Pankreas Kanserinin Belirtileri Nelerdir?

Pankreas kanseri, başlangıç evrelerinde neredeyse hiçbir belirti vermeyen, dolayısıyla fark edilmesi zor bir hastalıktır. Ancak ilerleme gösterdiği sürece göre birtakım belirtiler vermeye başlar. Birçok kişide görülen ortak pankreas kanseri belirtileri şunlardır:

  • Gözlerde ve ciltte sararmalar
  • İştahsızlık ve istemsiz ortaya çıkan aşırı kilo kayıpları
  • Karın bölgesinin üstünde oluşan ve sırta vuran ağrılar
  • Depresyon hissi
  • Kan pıhtılaşması
  • Halsizlik
  • Şişkinlik ve hazımsızlık

Bunların yanında hastalığın bulantı ve kusma, ishal ve ciltte solgunluk gibi birçok belirtisi daha vardır. Erken dönemde kendini gösteren ilk belirtilerden biri genelde sarılıktır. Bu problem, kendini önce gözlerde gösterir. Daha sonra ise cildin çeşitli bölgelerine yayılır. Karın bölgesinde oluşan ağrı, ilk zamanlarda hafifken daha sonraları sırta kadar vuran bir şiddetli ağrılara dönüşür.

Pankreas kanserinin belirtilerinin farklı hastalık belirtileriyle karıştırılması da zaman zaman teşhisi güçleştirmektedir. Bu nedenle, yukarıdaki belirtilerden birkaç tanesinin mevcut olması halinde, belirtileri ciddiye almak ve zaman kaybetmeden uzman doktora görünmek tedavinin başarısı adına önemlidir.

Pankreas Kanserinin Nedenleri Nelerdir?

Pankreas kanseri nedenleri arasında sayılabilecek birçok durum vardır. Risk altına olan gruplarda, sıklıkla sigarayı yoğun kullanan bireyler ve aşırı kilo problemi olanlar ilk sırada yer alırlar. Hastaların büyük bir çoğunluğunda en genel neden, sigara kullanımıdır. Bununla birlikte, ailenin geçmişinde olabilecek bir kanser hikâyesi de tetikleyicilerden biri sayılabilir.

Beslenme alışkanlıkları da bu hastalığa yol açabilecek ciddi faktörlerden biridir. Meyve ve sebzenin fazla tüketilmemesi, fazla kalorili ve protein içeren gıdalarla beslenmek hastalığa yatkın bireylerde yakalanma riskini ciddi anlamda arttırabilir. Aşırı kilo alımı, mesleki olarak çeşitli petrol ürünlerine ya da kimyasal ürünlere maruz kalmak, şeker hastalığı gibi durumlar da bu hastalığın önemli bir tetikleyicisi olarak görülmektedir.

Pankreas kanseri, kadınlara göre erkeklerde daha fazla görülebilir. Aynı zamanda hastalığın yaşa bağlı olarak da artış gösterdiği, araştırmalar sonucunda saptanan durumlardan biridir; bu kanserin 45 yaş üzerinde daha sıklıkla görüldüğü gözlemlenmiştir. Bununla birlikte, daha erken yaşlarda da hastalığa yakalanma riski mevcuttur.

Pankreas Kanserinde Tanı Yöntemleri Nelerdir?

Sessiz bir şekilde hastanın vücuduna yerleşen ve gelişen bu hastalık, ilk zamanlarda kendini fazla belli etmez. Ancak zamanla az da olsa belirtiler vermeye başlar ve bu süreçte erken davranılması hasta açısından daha kolay bir tedavi şansı doğurur. Pankreas kanserinin tanısının konulabilmesi için birtakım uygulamalar yapılmalıdır.

Ultrasonografi

Pankreas üzerinde herhangi bir kitlenin olup olmadığı, varsa kitlenin boyutu, bu kitlenin etrafına olan yakınlığı, yayılma derecesi, damarlara olan yakınlığı gibi konular, ultrasonografi kullanılarak detaylı şekilde saptanır.

Bilgisayarlı Tomografi ve Manyetik Rezonans Görüntüleme:

  •  

Kan Testleri

Çeşitli kan testleri yapılarak karaciğerde salgılanan çeşitli maddelerin derecesi ölçülür. Bu testler CA 19.9 ve CEA gibi tümörler hakkında detaylı bilgiler verir. Kan testleri, net teşhis konmuş olan hastaların takibinde de bilgi almak için yararlanılan yöntemlerdir.

Pozitron Emisyon Tomografisi (PET Taraması)

Bu tarama yöntemi, ilerleme göstermiş olan kanser vakalarında kullanılır. Daha çok kanser hücrelerinin hangi bölgelere yayılım gösterdiğini saptamak için yararlanılan bir yöntemedir.

Endoskopik Retrograd Kolanjio Pankreatikografi (ERCP)

Onikiparmak bağırsağından girilen ve pankreatik kanal, safra kanalları gibi alanlarda görüntüleme olanağı sağlayan bir tanı yöntemidir. Pankreas ile ilgili kanser durumlarında, genelde görüntüleme teknikleri ve kan testleri yeterli olur.

Pankreas Kanserinin Evreleri Nelerdir?

Her hastalıkta olduğu gibi pankreas kanserinde de çeşitli evreler vardır. İlk evrede kanser sadece pankreas ile sınırlıdır ve erken teşhis edildiğinde ameliyat ile alınarak hastanın bu sorundan kurtulması sağlanır. İkinci evrede hastalık artık organ dışına çıkmaya başlar ve yakın dokulara ve lenf düğümlerine kadar yayılma görülebilir. Bu aşama da ameliyat yapılması mümkün olan bir evredir. Üçüncü evrede kanser hücreleri, yakınlarda bulunan tüm kan damarlarına sıçrama gösterir. Bu durumda ameliyat her zaman kesin sonuç vermeyebilir. Son evre olan dördüncü aşamada ise akciğer ve karın organlarını saran hatlar boyunca kanser hücreleri yayılmış olur.

Birinci ve ikinci evrede olan hastaların etkili tedavi yöntemleri ile kısa sürede normal hayatlarına dönmeleri sağlanabilir. Ancak daha ileri seviyede olan ve vücudun birçok yerine dağılan kanser hücrelerinin tedavisi için, daha uzun bir tedavi süreci belirlenir. Bu tedavi sürecinin başarılı olması ise uygulanan tedavi yöntemlerinin yanı sıra hasta ve doktor arasındaki dayanışmaya ve iletişime bağlıdır.

Pankreas Kanserinde Tedavi Yöntemleri Nelerdir?

Pankreas kanserinde tedavi sürecini etkileyen birçok faktör vardır. Hastalığın yayılma hızı, kaçıncı evre olduğu, hastanın tercihleri, genel sağlık durumu gibi birçok önemli konu tedaviye başlama sürecini etkileyen önemli konulardır. İlk evrelerde teşhis edilen pankreas kanserinin tedavisinde başarı şansı, sonraki evrelere göre daha fazladır. 

Tedavi yollarının ilki ve en verimlisi ameliyattır. Birinci ve ikinci evrede olan hastalıklarda bu yöntem son derece iyi sonuçlar verir. Bu yöntem cerrahi uygulamalar içerir ve kanserin durumuna göre pankreasın tamamı ya da sadece tümörlü olan kısmı çıkarılır. Aynı zamanda, bu evrede yapılacak ameliyatta, yine hastalığın yayılım durumuna göre onikiparmak bağırsağı ve lenf nodları da çıkarılabilir. Birçok kanser hastalığının erken teşhis edilmesi sayesinde, hastaların ameliyat ile normal yaşamlarına dönmeleri mümkündür. Fakat kanser hücrelerinin daha fazla yayılması ve üst evrelere geçilmesi ameliyatı etkisiz hale getirebilir. Böyle durumlarda da daha farklı tedavi yöntemlerine başvurulur.

Radyoterapi, pankreas kanserinin tedavisinde uygulanan farklı bir yöntemdir. Bu yöntem, bazen kemoterapi ile birlikte de uygulanabilir. Her iki yöntemin birlikte kullanılması, sıklıkla tümörün daha da küçülmesini sağlar ve ameliyat ile kolayca çıkarılmasına imkân tanır. Kemoterapi ilaç tedavisidir ve kanserli hücrelerin yok edilmesini amaçlar. Aynı zamanda bu hücrelerin büyüme yeteneklerinin yok olmasına da yardımcı olur.

Pankreas Kanseri Ameliyatı Öncesi

Pankreas kanseri ameliyatı öncesinde hastanın ve doktorun iletişiminin iyi olması, sürecin sağlıklı ilerlemesini kolaylaştırır. Hastanın tam teşekküllü olarak bu ameliyata hazırlanması gerekir. Ameliyat öncesinde genel kontroller yapılır. Bu aşamada birçok test uygulanır ve hastanın ameliyata fiziksel olarak uygun olup olmadığına kesin karar verilir. Yapılan tüm testlerin sonucu, hastanın isteği doğrultusunda kendisi ile paylaşılabilir. Eğer hastanın ameliyatını zorlaştıran bir durum varsa, bu hem hastaya hem de hasta yakınlarına bildirilir. Ameliyata karar verebilmek için, hastanın yaşı da göz önünde bulundurulan durumlardan biridir. Beslenme alışkanlıkları ve varsa kullanılan diğer ilaçlar, sigara ve alkol tüketiminin bırakılması gibi konular bu süreçte önemlidir.

Pankreas Kanseri Tedavisi Sonrası Süreç Nasıldır?

Pankras kanserine yakalanan kişilerin yalnızca yaklaşık %20 oranındaki bölümüne erken tanı konulabilir. Bu nedenle de ameliyat ile bu hastalıktan kurtulan kişilerin sayısı azdır. Tedavi sonrasında kişilerin hayat kalitesinde ilerleme olup olmayacağı hastalığın evrelerine göre değişim gösterir. Bununla birlikte, hastanın tedaviye cevap verme şekli ve genel sağlık durumu gibi birden fazla etken vardır. Tedaviden sonra hastaların kısa sürede normal hayatına dönmesi ve kötü huylu hücrelerin kendini yenilememesi için mutlaka sigaradan uzak durulması gerekir. Aynı zamanda dengeli ve düzenli beslenme de bu süreçte son derece önemlidir. Hastaların aşırı kilo almamasına, aynı zamanda psikolojik sağlığını korumasına da dikkat edilmelidir.

Mide Kanseri Nedir?

Mide kanserlerinin %90’ ı adenokarsinomdur. Yani mide kanseri denildiğinde genellikle mide iç yüzeyini kaplayan hücrelerden oluşan kanser çeşidi akla gelir. Midede daha nadiren lenf bezi hücrelerinden kaynaklanan lenfoma denilen kanser çeşidi de görülebilir. Yine daha nadir olarak hormon salgılayan hücrelerden kaynaklanan nöroendokrin tümörler ve mide duvarından kaynaklanan gastrointestinal stromal tümörler midede gelişebilir.

Mide Kanseri Sebepleri Nedir?

Mide kanseri, genetik risk faktörleri ile beraber diyet, sigara gibi birçok çevresel risk faktörünün karmaşık mekanizması sonucu meydana gelir. Tüm dünyada mide kanserlerinin %70’ i gelişmekte olan ülkelerde görülmekte olup sıklığı hastalığa sebep olan risk faktörlerinin farkındalığındaki artışa bağlı olarak azalmaktadır. Erkeklerde daha sık görülmekte olup bazı genetik özellikleri taşıyan ailelerde daha fazla yatkınlık bulunmaktadır. Genetik alt yapı dışında hastalığın ortaya çıkmasında en önemli faktör çevresel risk faktörleridir.

Mide Kanseri Riskini Artıran Faktörler Nelerdir?

Mide kanseri ile direkt ilişkisi olduğu gösterilen ve halk arasında mide mikrobu olarak bilinen Helikobakter pilori isimli bakteri, insanlara genellikle çocukluk çağında enfekte su ve gıdalarla geçmektedir. Uzun süre mide içinde sessiz bir şekilde yaşayan bu bakteri zamanla gastrit, ülser ve daha nadiren mide kanserine yol açmaktadır.  Sigara ve diğer tütün ürünlerini kullanmak, aşırı tuzlu veya tuzlanmış ürünler (salamura balık, turşu gibi), nitrit ve nitrozamin denilen kanserojen maddelerin bulunduğu her türlü yanık ürün (ekmeğin yanığı, etin yanmış kısmı gibi), tütsülenmiş ürünleri aşırı tüketmek (mangalda pişmiş ürünler gibi), aşırı alkol tüketmek, düşük lifli beslenmek yani az sebze-meyve tüketmek, düşük narenciye yani C vitaminini az almak mide kanseri için risk faktörleridir. Ayrıca son yapılan çalışmalarda çağımızın en büyük sorunlarından biri olan obezite yani aşırı kilolu olmak mide kanseri artıran bir diğer risk faktörüdür. Kömür, kalay, çinko, bakır gibi metal işlerinde, lastik sanayinde çalışanlarda mide kanseri riski artmaktadır. Yine 15-20 yıl önce midesinin bir kısmı alınmış olan kişilerde de mide kanseri toplumun diğer kesimlerine göre artmıştır.

Mide Kanseri Belirtileri Nelerdir?

Mide kanseri genellikle çok sessiz ve sinsi seyrettiği için genellikle hastalığın daha ilerlemiş evrelerinde şikayetlere yol açar ve bulgu verir. Bu nedenle tanı konulan çoğu hasta geç evrede doktora başvurur. Aile hikayesi bulunan ve sigara, aşırı alkol, tuzlu, tütsülenmiş yiyecekler gibi kanserojen ürünleri tüketen kişilerin mide ile ilgili erken doyma, şişlik, tedaviye rağmen geçmeyen mide ağrıları, bulantı, kusma, gaz gibi yakınmaları olduğunda en yakın zamanda hekime başvurmaları ve bu konuda deneyimli bir Gastroenteroloji uzmanına gerekli tetkikleri yaptırmaları gerekmektedir. Kısaca mide kanseri semptomları genellikle şu şekildedir:

  • İştahsızlık, şiddetli mide ağrısı, erken doyma, bulantı, kusma
  • Diyete ve egzersize bağlı olmaksızın beklenmedik şekilde aşırı kilo kaybı
  • Yutma güçlüğü, gıdaların mideye geçişinde zorluk hissetme, takılma hissi
  • Kan kaybına bağlı olarak ortaya çıkan halsizlik, yorgunluk, kesiklik hissi, baş dönmesi, solukluk
  • Siyah renkli dışkılama, kanlı kusma
  • Mide ve karın bölgesinde ele gelen sertlik

Mide Kanseri Tanısı Nasıl Konulur?

Şikayet ve bulgularla birlikte yapılan kan tetkikleri ve bazı görüntüleme yöntemlerinde (batın ultrasonu veya tomografi gibi) mide kanserinden şüphelenilen olgularda, bu konuda eğitim almış ve deneyimli bir Gastroenteroloji doktoru tarafından yapılan üst sindirim sistemi endoskopisi (gastroskopi) tanı için altın standart inceleme yöntemidir.

  • Üst Sindirim Sistemi Endoskopisi (Gastroskopi): Ucunda ışıklı video kamera sistemi bulunan oldukça esnek endoskopi cihazı ile ağızdan girilerek yemek borusu, mide ve ince bağırsağın ilk bölümünün incelenmesi işlemidir. İşlem sırasında anormal yapılar saptanırsa, endoskoptan geçen aletler kullanılarak biyopsi yani doku örneği alınabilir.  Alınan doku örneği, patoloji laboratuvarında incelenerek kanserin olup olmadığı saptanır.
  • Görüntüleme testleri: Ultrason, tomografi, magnetik rezonans görüntüleme (MR) ve pozitron emisyon tomografi (PET-BT) gibi görüntüleme yöntemleri ile tanı ve hastalığın evresinin belirlenmesi sağlanabilir.

Mide Kanseri Evreleri

Tüm kanserlerde olduğu gibi mide kanserinde de hastaların yaşam süresi ve tedavi şekli kanserin evresine göre değişir. Bu nedenle mide kanseri tanısı konulduktan sonra hastanın hangi evrede olduğunu bilmek çok önemlidir.  Erken mide kanseri denilen ve sadece mide içindeki üst katmanları tutan hastalık evresinde kanserli dokuyu sadece ameliyata gerek olmadan endoskopik olarak tedavi etmek, çıkartmak mümkün iken 4. Evre denilen hastalığın son evresinde kemoterapi tedavisi ön çıkmaktadır.

  • 1. Evre: Bu kısımda kanser, mukozadaki hücrelerin üst tabakasının altından daha fazla büyümemiştir. Kanser herhangi bir lenf noduna veya vücudun başka bir bölümüne yayılmamıştır.
  • 2. Evre: Kanser, üst hücre tabakasının altında büyümüştür. Fakat ana kas tabakasına ulaşmamıştır. Yalnızca midenin yakınındaki üç ile altı lenf noduna yayılmıştır. Mideye uzak olan diğer organlara kanser henüz yayılmamıştır.
  • 3. Evre: Kanser midenin ana kas tabakasına haline gelmiştir. Yedi veya daha fazla lenf noduna yayılmış, ancak mide dışındaki dokulara veya organlara yayılmamıştır.
  • 4. Evre: Bu evre, hastalığın en ileri evresi olup kanserli hücreler midenin dışında vücudun diğer bölgelerine metastaz yapmıştır yani yayılmıştır.

Mide Kanseri Tedavisi

Mide kanseri tedavisinin şekli ve yöntemi, hastalığın teşhis edildiği evre ve hastanın klinik durumuna göre değişir. Buna bağlı olarak da tedavinin başarı oranı da hastaya göre değişiklik göstermektedir. Şunu bir daha belirtmek gerekir ki kanser teşhisi ne kadar erken konulursa tedavinin başarı oranı ve hastanın yaşam süresi o kadar iyi olur. Mide kanseri tedavisinde ameliyat, kemoterapi, radyoterapi, hedefe yönelik tedavi veya immünoterapi yöntemleri tek başına veya birlikte kullanılabilir.

Mide Kanseri ve Kemoterapi

Kanser tedavisi için geliştirilen ilaçların damar yolu veya ağız yolu ile hastaya verilmesine kemoterapi denilir. Vücuda giren bu ilaçlar genellikle kana karışarak kanserli hücrelerin bulunduğu ilk çıkış yerine ve aynı zamanda kanserli hücrelerin yayıldığı yani metastaz yaptığı diğer organlara ve dokulara giderek etkilerini gösterirler. Mide kanserinde sadece kemoterapi değil bazen radyoterapi de beraber uygulanabilir.

  • Eğer kemoterapi, mide kanseri ameliyatından önce verilirse buna neo-adjuvan kemoterapi denilir. Burada amaç ameliyat öncesi tümörün küçültülmesi ve ameliyata yardımcı olmaktır.
  • Ameliyat sonrası kemoterapi verilirse buna adjuvan kemoterapi denilir.  Burada amaç mide kanserini ortadan kaldırmak ve kanserin tekrarlamasını önlemektir.
  • Ameliyat sonrası radyoterapi yani ışın tedavisi ve kemoterapi ile beraber verilirse buna kemoradyoterapi denilir. Bu yöntem özellikle ameliyatla tamamen çıkarılamayan kanserler için yararlı bir yöntemdir.

Mide Kanseri Ameliyatı

Mide kanseri tedavisinde ameliyatın başlıca iki amacı vardır. Bunlar mide kanserini tedavi etmek ve kansere bağlı yeme bozukluğu, kusma, kanama gibi sindirim sistemi rahatsızlıklarını tedavi ederek hastanın yaşam kalitesini artırmaktır. Bu amaçla ya total gastrektomi denilen midenin tamamen alınması veya parsiyel gastrektomi denilen midenin bir kısmının çıkartılması işlemi uygulanabilir.  Operasyon sırasında kanserli mide dokusu ile beraber etraftaki lenf bezleri de çıkartılır. Ameliyat süresi yapılan işlemin zorluğuna, hastaya ve ek diğer faktörlere göre 2-5 saat sürebilir. 

Mide Kanseri Ameliyatında Olası Riskler ve Komplikasyonlar

Herhangi bir büyük ameliyatta olduğu gibi, mide ameliyatının da pek çok riski vardır. Ameliyat sonrası kanama, enfeksiyon, ameliyat bölgesinden çevre dokulara kaçak olması, anesteziye bağlı kalp ve akciğer rahatsızlıkları gibi bazı ciddi ve ölümcül yan etkiler gelişebilir.

Mide Kanseri Ameliyatı Sonrası Yaşam

Ameliyatta midenin bir kısmı veya tamamı alındığı için hastalar daha küçük porsiyonlarla ve sık sık beslenmelidir. Yüksek proteinli ve düşük karbonhidratlı hafif yiyecekler, hastaların yemekten sonra daha iyi hissetmelerine yardımcı olabilir. Mide ameliyatından sonra yeni bir yeme yöntemine uyum sağlamak zaman ve sabır gerektirebilir. Karın krampları ve ağrı gibi rahatsız edici semptomların genellikle zamanla düzeldiğini veya düzeleceğini bilmek faydalı olabilir. Birçok hasta, mide kanseri ameliyatı sonrası iyileşme sürecinde, ameliyattan bir yıl sonra normal veya normale yakın yeme alışkanlıklarına geri döner.

Mide Kanseri Olanların Beslenmesi

Mide kanseri olan kişilerde, midenin bir kısmının veya tamamının çıkarılması gerekebilir. Bu da hastaların iştahlarını ve yiyecekleri sindirme şeklini etkiler. Birçok hastada iştahsızlık, kilo kaybı, mide ağrısı, erken doyma hissi yaşanmasına neden olabilir. Bu durum, kişilerin bir diyetisyen takibinde mide kanseri beslenme listesi hazırlanarak yeme alışkanlıklarını değiştirmelerini gerektirebilir.

  • Dengeli bir diyet programı oluşturmak, ameliyat sonrası mide kanseri tedavisinde önemli bir yere sahiptir. Örneğin, düşük lifli sert olmayan meyveler, pişmiş sebzeler, kabuklu deniz ürünlerinden ziyade balık tüketmek önerilmektedir.
  • İşlenmiş gıdaları mümkün olduğunca en aza indirmek gerekir. Pastırma ve sosis gibi yiyeceklerden uzak durmak, bunun yanı sıra şeker, paketlenmiş atıştırmalık yiyecekler ve tatlandırıcı kullanılmış işlenmiş gıdaları en aza indirmek gerekir.

Mide Kanseri Tedavisi Başarı Oranı ve Yaşam Süresi

Mide kanseri tedavisinde başarı oranı hastalığın yakalandığı evre ve hastanın yaş ile fiziksel durumuna göre değişiklik gösterir. Ancak tedavi başarısını ve yaşa süresini etkileyen en önemli gösterge kanserin evresidir. Tedaviye yanıtı değerlendirirken hastaların tedaviden sonraki 5 yıl içerisinde hayatta kalma oranları baz alınmıştır. Kanser, birinci evrede yakalanırsa yani mide dışına yayılmadan teşhis ve tedavi edilirse, 5 yıllık sağ kalım oranı % 70′ dir. Kanser ikinci evrede ise tedavi sonrası 5 yıllık sağ kalım oranı %32-45, üçüncü evrede ise tedavi sonrası 5 yıllık sağ kalım oranı % 9-20’dir. Kanser mide dışında vücudun uzak bir kısmına yayılmışsa, yani dördüncü evre ise 5 yıllık sağ kalım oranı % 4’tür.

ÖNCE SAĞLIK

Obezite Cerrahisi Kalın Bağırsak Hastalıkları Gastrointestinal Sistem Cerrahisi Pankreatik Nanoknife Tedavisi Kanser Cerrahisi Proktoloji

Evinizden ayrılmadan tedavinizi başlatmak veya devam ettirmek için online danışmanlığı seçin. Eğer ihtiyacınız varsa, muayenehane ziyareti için de randevu alabilirsiniz.

PROF. DR. YAHYA EKİCİ

Her şey sağlığınız için.

Prof. Dr. Yahya EKİCİ

VİDEOLAR

Prof. Dr. Yahya EKİCİ

Genel cerrahi uzmanı Prof. Dr. Yahya Ekici, 1994 yılında Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olmuştur. Tıpta uzmanlığını Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapan Prof. Dr. Yahya Ekici, Gastrointestinal cerrahi, kolorektal cerrahi, proktoloji Cerrahi ve non cerrahi yöntemler alanında uzmanlaşmıştır. Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde Genel Cerrahi ana bilim dalında Gastroenteroloji Cerrahi bölümünde öğretim üyesidir.

İLETİŞİM

ADRES

Beylikdüzü Cd. No: 3, 34520

Beylikdüzü / İstanbul

RANDEVU

Telefon : 0212 867 75 00

E-MAIL

iletisim@dryahyaekici.com

SOSYAL MEDYA